Hatırlıyorum, 2002 yılında Bilgi Üniversitesi sınavına hazırlanırken önden de okula gitmeye ve sonradan hocam da olacak Cengiz Baysal’ın Ensemble dersine katılmaya başlamıştım. Orada kendisine nota okumanın ne kadar önemli olduğunu sormuştum. Bu yazı bu cevabın üzerine olacak.
‘’ Eğer tercih edilen bir müzisyen olmak istiyorsanız nota okumalısınız. Okumadan da yine harika çalabilirsiniz ama nota okuyana göre tercih sırasında geride kalırsınız.’’
Bunları duyduktan sonra bu konu üzerine düşünecek zamanım oldu, çok da tecrübe edindim. Cengiz abi ne demek istemişti?
Nota okumak bize bir şey kaybettirmez, tam tersi kazandırır. Ana fikrimiz bu.
Peki nasıl kazandırır?
Çalışmalardan başlayıp bu konuyu üç başlığa ayırabiliriz.
– Özel Çalışmalarımız
– Prova ve Sahne
– Kayıt Müzisyenliği
Özel Çalışmalarımız
Diyelim ki nota okuyamıyoruz. Bu da demek oluyor ki her şeyi kulaktan çözüyoruz. Dinliyoruz, taklit ediyoruz, uygulamaya çalışıyoruz. Çok kolay bir yöntem değil ama bu yolda doğup büyüdüğüm Balkanlarda çok iyi yetişmiş müzisyenler var. Alaylıların neredeyse hiçbiri nota okuyamaz ama kendi geleneksel müziklerini hem çok iyi çalarlar, hem de bir parçayı bir kere dinleyip ezberleyebilirler. O yönde ilerlemek size mutlaka başka pratik alışkanlıklar getirecektir. Ama bu tarz çalışan müzisyenlerin en büyük olayı çaldıkları müzikleri her gün saatlerce çalabiliyor olmaları. Hem de orkestraların içinde. Dolayısı ile onlar vakitlerini evde çalışarak değil, toplu olarak sürekli birlikte prova yaparak geçirirler. Bizler için bu neredeyse imkansız. Yanımıza çalacak bir kişi daha bulmak imkansız.
Dolayısı ile biz kendi kendimize pratik yapma yolunu seçiyoruz. Bunun için de en hızlı yol çalışma kitapları, ya da aldığımız notlarla ilerlemektir. Nota okumayı bilmek burada bize çok büyük bir kolaylık sağlıyor. Hem farklı fikirleri karşılaştırıp çalışma imkanı buluyoruz hem de kendimizin bulduğu çalışma yöntemlerini yazıp onları atlamadan çalışabiliyoruz.
Nota okumak çalışma sistemimizin sağlıklı ilerlemesi açısından önemli.
Prova ve Sahne
En başta çaldığımız gruplar genellikle kendi kurduğumuz gruplar oluyor. Dolayısı ile herkes aşağı yukarı aynı seviyede ve çalınacak müziklerin de hakimi oluyor. Hakim olunmasa bile uzun provalarla bu müzikler beraber bir noktaya getiriliyor. Bu aşamada önünüzde nota olmasa da zaten çok da eksikliğini hissetmiyorsunuz.
Ama işin rengi ensemble dersleri ya da ‘’bu akşam şöyle bir repertuvarla bu mekanda çalıyoruz, davulcumuz hastalandı, hızlı bir prova yapıp akşam bizimle çalabilir misin?’’ sorusu geldiğinde değişmeye başlıyor. Daha önce hiö duymadığınız minimum 10 parçayı o anda çalmanız gerekiyor. ‘’Bir dakika, ben eve gidip hepsini ezberleyip geleyim’’ de diyemiyorsunuz. İşte nota okumak size burada hem kolaylık hem de öncelik tanıyor. Önünüze notalar konuluyor, herkes parçaları bir kez geçip, notaların üzerine kendi notlarını alıp akşam tertemiz bir şekilde konseri çalıyor.
Şöyle söyleyeyim; Eğer nota okuması zayıf biri ile prova yapmak zorunda kalıyorsak hayattan soğuyoruz. Ben birçok grubu daha ilk provada bu sebeple bıraktım, ya da o kişileri gruptan yollamak durumunda kaldık. Kimsenin birbirinin vaktini çalmaya hakkı yok, zaman çok değerli.
Kayıt Müzisyenliği
Eğer hayalinizde ‘’Stüdyo Müzisyeni’’ olmak varsa, nota okumanız şart. Çünkü stüdyolarda kayıtları yapmak için saat başı ya da günlük paralar ödeniyor. Hiçbir aranjör ya da prodüktör ağır iş yapan bir müzisyenin o stüdyoda olmasını kabul edemez. Hem zaman kaybı hem de para kaybı. Günümüzde kayıtlar, eğer grup müziği yapmıyorsanız, şu şekilde işliyor:
Kayıt günü stüdyoya girip ne çalacağınızı orada öğreniyorsunuz. Bazen altyapıların üzerine çalıyorsunuz, bazen metronomla sadece kağıtta yazanları okuyorsunuz. Yani nota bilmeden oradan iyi bir iş yaparak çıkmanız çok zor. Dolayısı ile eğer stüdyo müzisyeni de olacağım diyorsanız kendinizi bu yönde geliştirmelisiniz. Sadece nota okumak da yeterli değil, çok iyi nota okuyor olmanız gerekiyor.
Konuyu kapatmadan kendi fikrimi de buraya yazayım. Bence her müzisyen nota okumalı, hem de çok iyi okumalı. Kendimize, müzisyen arkadaşlarımıza ve müziğe saygı gibi de düşünebiliriz. Cengiz abi şöyle bir örnek vermişti; İki davulcusunuz ve size Bigband çalma işi geldi. Biriniz nota okuyamıyor ve diğeri okuyorsa o işe o gidecektir. İkiniz de nota okuyor ve diğeriniz daha iyi okuyorsa yine o gidecektir. İkiniz de çok iyi okuyorsanız ve biriniz o stili daha iyi çalıyorsa tüm parametrelerde önde olan gidecektir. Yani bu işin sonu yok. Sürekli çalışmak ve kendimizi geliştirmek gerekiyor. Bunun içinde müzik dinlemeye, çalışmaya, farklı tarzlara kulaklarımızı açık tutmaya ihtiyacımız var.
Çok yakında nota okuma çalışmaları konusundan da bahsedeceğim, o yazının da size mutlaka faydası olacaktır.
Müzikle kalın…